Friday, November 27, 2009

Pisagor'un donu

Ortaokul ve lise yillarinda herhalde en sevmedigim derslerden birisi tarihti. Ne ilginctir ki universiteden sonra tarih gitgide cok ilgimi ceker oldu ve sonunda en sevdigim konulardan birisi oldu denebilir. Bana boyle sevme potansiyelim olan bir konuyu nefret ettirme basarisi gosteren mufredati basarisindan dolayi tebrik etmek gerekir. (Ayrica mufredat kelimesi de bir tek burda kullanilabiliyor galiba.)
Matematik ise sevdigim bir konuydu. Fakat bir cok sinif arkadasim icin bu boyle degildi. Cogu nefret ederdi matematikten. Icinde eglenceye ve toleransa hic yer olmayan acimasiz bir bilimdi matematik. Oysa ne kadar da kolay insana bir dersi sevdirmek ilgisini cekecek bir nokta bulmak.
Mesela konu Pisagor olsun. Pisagor hatirlayacaksiniz su dik kenar ucgenlerle ilgili denklemi bulan unlu matematikci. Hadi kisaca hatirlayalim. Bir dik kenar ucgenin iki kisa kenarinin uzunluklarinin karelerinin toplami en uzun kenarin uzunlugunun karesine esittir. Bir de ornekle pekistirelim. Kisa kenarlari 3 cm ve 4 cm olan bir dik kenar ucgen olsun. 3 un karesi 9, 4un karesi 16. 16 + 9 = 25 ve bu esittir uzun kenarin karesine. 25in karekokunu alinda uzun kenarin 5 oldugu bulunur. Ne kadar basit degil mi? Tamam bu kadar hatirlama yeter simdi tekrar konuya bakalim. Olayi eglenceli hale getirecegiz degil mi? Iste soyle yapiyoruz.
Simdi bir kagida bir dik kenar ucgen cizelim. her kenarina kenar uzunlugu ebatlarinda uc adet kare ekleyelim. En uzun kenar, veya an buyuk kare yukari gelecek sekilde cevirelim. Iste bu sekil bir erkek ic camasirini (slip don) andirir. Buna da Pisagor'un donu denir, e tabi hakli olarak.
Burda yapilmisi var (not sekli buyuk kare yukari gelecek sekilde dusununuz):





Wednesday, November 11, 2009

Mad Men

Bos vakit cok olunca yeni bir dizi izlemeye basladim; Mad Men. 1960li yillarda Madison Square'de ofisi olan reklamcilari konu aliyor bu dizi. Ilk sezonu 2007 yilinda cekilmis ve su anda ucuncu sezonu oynuyor. Ben ilk sezonun uc bolumunu seyrettim ve o diziden 60li yillara yonelik gosterilen herseyin dogru oldugunu farzedersek benim icin bir bilim kurgu eseri izlemekten cok farkli degildi. Gunumuz dunyasi ile karsilastirildiginda inanilmaz farkli bir dunya:

- sigaranin zararlarinin daha kesfedilmedigi ya da tam olarak kabullenilmek istenilmedigi zamanlar, sigara ureticileri doktor tavsiyeli reklamlari yayinlamayi daha yeni birakiyorlar bu yuzden, surekli heryerde sigara iciliyor, ofislerde, arabalarda, bekleme odalarinda, hatta doktor muayeneye girdigi hastasinin yaninda bile sigara iciyordu. Hamile kadinin bir elinde sigara diger elinde viski vardi.
- isyerinde kadinlar sadece sekreterlik yapiyor. Bugun olsa cinsel tacizden ote tecavuz olarak algilanacak bir cok davranis gun icinde tekrarlaniyor.
- basroldeki adam musterinin birisi kadin diye cok sasiriyor ve musteri toplantida biraz ters konusunca "bir kadinin benimle boyle konusmasina izin veremem" diyerek toplantiyi terk ediyor.
- adamin biri, kosup oynarken bir seyleri kirip doken baska birisinin cocugunu babasinin gozunun onunde azarlayip tokatliyor, cocuguna biraz terbiye ver burasi ahir degil diye babaya cikisiyor. Cocugun babasi da bunun uzerine tekrar cocuga kiziyor ve tokat atan adama eger dersini almadiysa ben de bir kac tane patlatabilirim diyor.

Dunya (hadi biraz ayaklarimizi yere basalim, Amerika) son 50 senede ne kadar da carpici sekilde degismis. Dogru algimiz nasil da tamamen yeniden tanimlanmis.

Bu dizi ben de iki dusunce dogurdu:
1 - mesela kadinlarin hakir goruldugu veya dupeduz irkcilik yapilan bir dizi/film/kitap ortaya cikarmak istiyorsaniz, olaylarin gectigi zamani 40-50 sene geriye goturdunuz mu her yol mubah.
2 - acaba 50 sene sonra bugun dogal karsiladigimiz ne gibi davranislar inanilmaz karsilanacak. Dusunmesi bile cok zor.

Thursday, November 5, 2009

Casus belli

Ben muhendislik okudum, hatta hadi siz yabanci degilsiniz cunku istatistiklerden ve yazdiklarima yapilan yorumlardan anladigim kadariyla yazdiklarimi sadece annem okuyor, tam adini da soyleyeyim makina muhendisligi idi bizim bolum.

Aslinda teorik olarak cok karizma bir potansiyeli var. Bir yandan muhendislik, insanlik tarihi basindan beri insanlar icin birseyler uretmisler muhendisler. Ote taraftan makina muhendisi, makinalarla ilgisi olan bir dal, yani teknik bisey. Ingilizcesi de hic fena degil "mechanical engineering". Aslinda Turkcesinden daha cok tanimina uyuyor, olayin mekanik oldugu cok ortada. Direk Leonardo Da Vinci gibi hissettirir insana kendini.

Gelgelelim isin asli ya da kazin ayagi pek oyle degil. Cok az insan universiteden mezun olduktan sonra okulda ogrendiklerini birebir ve cok yogun olarak kullanmaya basliyor. Aklima ilk gelenler doktorlar ve avukatlar. Biz muhendislerin cogu meslegini bile yapmiyor, yapanlar da epey zaman gecirip tecrube kazandiktan sonra kendilerini gercek anlamda muhendis gibi hissediyorlar. Sonucta alinan universite diplomasi oncelikle bir kariyere baslama adimi oluyor, insana is hayatinin basinda bazi kapilari aciyor ve bak icap ederse ben bir universite bitirebilirim ha isaretini gonderiyor. Bundan sonrasi ise tamamen geyik odakli bir amac. Universite diplomasi arkadas muhabbetlerine geyik malzemesi saglamaya, insana burda gordugu bazi derslerden ahkam kesmeye yardimci oluyor.

Fakat bizim dal ve diploma, malesef bu alanda bile gudik kaliyor. Mesela icinde Latince terimlerin gectigi bir ders yok. Oysa ben de cok isterdim "casus belli" lafini bir gazetede ilk gordugumda Latince oldugunu ve savas sebebi anlamina geldigini bilmeyi. Oysa ben demek casus belliymis diye dusunmustum oysa ki bok belli casus, ne casusu yazinin orta yerinde diye dusunsem bile dogruya yaklasir misim. Ya da su karizmaya bakin "pacta sund servanda", Turkcesi bile karizma "ahde vefa" (ara sira politikacilar bile kullaniyor bu karima obegi). Insan bunu bir arkadas ortaminda butun olarak hatirlayayim deyip cumle icinde Latince kullansa aksami karizmayi zirve yapmis halde sonlandirir. Hepimizin bildigi "de facto, status quo, quo vadis, veni vidi vici" kismina girmiyorum bile ama insan karsindakiyle agiz dolusu "rebus sic stantibus" diyebilse hayat cok daha farkli olurdu gibime geliyor. Uluslararasi iliskiler okuyan adam herhalde, Amerika'nin Iraga niye girdigini, tarih okuyan AB'nin asil kurulmas sebebini falan gayet karizmatik sekilde anlatabilir. Makina muhendisi ne geyigi yapar dersem, koca bir "tis".

- ya mudur sen makine muhendisisin anlarsin bu arabalarda tork yaziyor ne demek?
- bi defa makine degil makina'dir o. (karizma cabasi ama inceden)
- olm biz makine biliyoruz onu bir yanlislik olmasin.
- ben fakultesinden mezunum biliyoruz herhalde dogrusunu, istersen diplomayi cikarayim (sidik yarisi mode on)
- tamam abi bosver, tork diyorum.
- (ic ses: ya simdi tork dedigi moment, momentin hesabi neydi, kaldiracla cubuk arasindaki mesafenin metre cinsinden olculmesi carpi cubuga uygulanan gucun Nevton cinsinden carpilmasi, sonucu Nevton metre dir, bu da boyle anlatilmazki...) abicim tork dedigi guctur guc.
- nasil yani guc?
- ....
- abi?
- bosver abi torku filan nasi iyi kaciyor mu arac?

YA DA

- olm araba (veya bulasik makinasi veya camasir makinasi vesaire) ariza yapti sen bak anlarsin.
- yaa ben hic anlamam o islerden
- hocam sen makina muhendisi degil misin?
- makina muhendisiyim, tamircisi degilim (herhalde bir makina muhendisinin tek karizma kirintisi cevabi bu, oysaki eline bir tornavida al bir gayret et cabala, sonuca gidemesen bile sempati puani topla o da yok).




Monday, November 2, 2009

Asya 3/3

Asya gezisinin sona ermesiyle Asya izlenimleri de sonra eriyor. Bizim uzakdogu tabir ettigimiz bolgede insanlar genellikle cubukla yemek yiyorlar (Cin, Kore, Japonya, Vietnam vs). Cubukla yemek yiyenlerin disindakiler de elleriyle yemek yiyor (Hindistan, Malezya’nin Malay kismi vs.) . Genellikle catal kullanmayi biliyorlar ve buyuk restoranlarda cubuk yerine catal kasik da talep edilebiliyor. Fakat catalla yemek yemek tamamen bir Bati adeti olarak gorunuyor ve Cin’liler bunu geleneklerine ters olarak degerlendiriyorlar fakat sonucta bir sekilde alismislar. Ama elle yemek yiyenleri kesinlikle ilkel olarak gordukleri kesin. Ben bu durumda Bati’da bazi insanlarin cubukla yemek yemeyi de ilkellik olarak gordugunu soylemedim kendilerine.
Cubuklarda da degisiklikler var. Benim gorebildigim en bariz degisiklik Cin’lilerin tahta cubuk kullanmasi ama Korelilerin metal cubuklarla yemek yemesi. Ustelik ikisi de digerininkini kullanmanin zor ve tercih edilmez oldugunu dusunuyor. Acikcasi Kore cubuklari cok guzel ve parlak. Estetik acidan cok guzel ama bana biraz kaygan geldi. Hatta bir Kore’liden duyduguma gore Sangay universitesinde bir akademisyen uzmanligini cesitli ulkelerdeki cesitli cubuklar uzerine yapmis. Hemen her ulkenin hatta bolgenin cubukla ilgili farkli bir tarafi varmis. O bolgede kullanilan agac, malzemeye gore cubugun malzemesi degisip, kulturune gore rengi, ustundeki sekillerin anlamlari farklilasiyormus. Bu desenler ve renkler konusunda cok fazla bilgi sahibi olamadim.
Bu cubuklarin ayni bizdeki catal bicagin oldugu gibi cok pahali olarak ve set halinde satildigi cok guzel magazalar var. Insanlar birbirlerine hediyelik olarak cubuk seti goturuyorlar. Basta bizim gibi cubuklari sadece Cin lokantalarinda tek kullanimlik gormeye alismis insanlar icin biraz garip bir durum ama dusununce cok mantikli.
Cin’liler misafir agirlamayi cok onemsiyorlar. Restoranlarin herkesin bir arada oturdugu kisimlari oldugu gibi hemen her restoranin dort duvar arasinda ozel oda icinde masalari da oluyor. Is toplantilari ve ozel yemekler icin ideal. Anladigim kadariyla boyle masalarda cok asiri bir fiyat farki olmuyormus fakat genellikle cok sandalye oldugu ve o odaya servis yapan ozel elemanlar bulundugu icin masanin tamamini kapatmak (8-10 kisi kadar) bekleniyormus. Eger onem verdikleri birini yemege cikardilarsa adet olarak yemekler ortaya donen yuvarlak bir masanin uzerine geliyor. Yemekten almak isteyen cubuguyla biraz alip direk agzina goturuyor. Eger insan arzu ederse bir miktar tabagina da almasi makul karsilaniyor. Fakat sonucta herkesin agzina giren cubuklar ortadaki tabaklarin icine defalarca girip cikiyor ve bunun cok saglikli bir yemek yeme sekli oldugunu soylemek epey zor. Ozellikle butun sehirlerde surekli grip duyurulari yapildigi bir zamanda. Gittigimiz bir restoranda yemeklerden birisi epey buyukce (ve lezzetlice) bir balikti. Balik bir sosun icinde hafif yuzer bicimde duruyordu. Herkes baliktan biraz yedikten sonra bir tarafi bitti. Cinlilerden bir tanesi baligin diger tarafini da yiyebilmemiz icin baligi ters cevirdi. Bu arada bize “aslinda Cin adetlerine gore bu sekilde balik ters cevrilmez” dedi. “Hah dedim iste hijyen konusunda bir aciklama gelecek ve bize herkesin agzina giren cubuklar baligin bir tarafina degdigi icin o kisim sosla karissin istenmez falan gibi biseyler diyecek beklentisine girdim. Fakat bunun sebebi eger balik ters cevrilirse onu tutan balikcinin da kayiginin ters cevrilecegine dair inanmis. Bize eger ailesinde balikci olan birisi varsa onun bulundugu ortamda boyle bir harekette bulunmayin diye tavsiye etti. Bu olay Zhejiang eyaletindeki Taizhou kentinde oldugu ve baska bir yerde tekrarlandigini duymadigim icin heryer icin gecerli midir onu bilemiyorum. Zaten Cin o kadar buyuk bir ulke ki cogu bolgesinin diger bolgelerden farkli adetleri var.
Neyse konuya donelim; masada birden cok et cesidi (tavuk, balik dana vesaire) olmasina onem veriyorlar.Yemek herkesin yiyebileceginden daha fazla siparis ediliyor. Burda amac onemli misafiri iyice doyurmak ve “oh cok yedim” dedirtebilmek. Bunu saglayabiliyorlarsa mutlu oluyor. Ayrica bu misafirperverligin bir gostergesi. Malesef bu sekilde epey yemek israfi oluyor. Ogrendigime gore eger restorandan talep edilirse bu yemekleri paket yapabiliyorlarmis fakat beni yemege cikaran hic kimse boyle birseye tenezzul etmedi ve malesef benim bulundugum ortamlarda epey yemek israfi oldu. Yemekleri israf olmasin diye bitirmeye calismak da beyhude bir caba oldu cunku yemek miktarinin azaldigini goren Cinli tanidiklar doymadigimizi dusunup hemen yeni siparis verdiler.
Cince diye bir lisandan tek bir parcaymis gibi bahsetmek cok mantikli degilmis. Birine Cince konusuyor musun demek cok sacma bir soru oluyormus. Epey fazla etnik grubun duzinelerce lisanin bir arada yasadigi bir ulke Cin. Fakat resmi dil olan ve kuzeyde Pekin ve Sangay civarlarinda konusulan dile Mandarin deniliyor. Guneyde Hong Kong civarlarinda konusulan lisana ise Kanton dili (Cantonese) deniyor. Bu ikisi arasinda farki tam olarak anlamam mumkun olmadi. Farklari biraz bizdeki lehceye benziyor olabilir veya Azeri Turkcesiyle Turkiye Turkcesi gibi. Yazilislari ayni diyene de rastladim farkli diyene de. Anladigim kadariyla geleneksel bir Cin alfabesi var (en zor olan) fakat yakin bir zamanda (60larin sonu 70lerin basi gibi) Cin hukumeti isleri biraz kolaylastirmak icin sadelestirilmis Cin alfabesine gecis yapmis, Mandarin konusanlar genelde bu alfabeyi kullaniyorlar. Fakat sizi temin ederim “basitlestirilmis alfabeye” sozde basitlestirilmis demek daha zor, bizim icin gayet zor. Geleneksel alfabeyi anlayabiliyorlar fakat cok akici degiller. Singapur da Cin hukumetine uymus ve sadelestirilmise gecmis. Fakat Tayvan ve Hong Kong’da bu yapilmamis. Simdi aslinda ayni lisani konusuyorlar fakat aksanlari farkli, biri karmasik yaziyor digeri basit. Bu sebeple bir Mandarinle bir Kanton konusan bir araya geldiler mi eger birisinden birisi digerinin agzinda deneyim sahibi degilse, en cabuk ve kolay iletisim Ingilizce ile kurulabiliyormus. Bana bu konuda Belcika’yi hatirlatti biraz Cin.
Sangay Pudong havalimanindan sehrin yakinlarina tek istasyonluk bir manyetik yuksek hiz tren hatti kurulmus. Sehre ulasmanin en pratik ve ucuz yolu bu trene binmek. Gun icinde tren 450 km/saat hiza ulasabiliyor. Malesef benim bindigim saatlerde maksimum hiz 300 km/saatle sinirlandirilmisti ve cok yuksek hizi tecrube etme firsatim olamadi fakat 300 km/saat hiz da epey etkileyici. Insan ozellikle yaninda giden arabalar bakinca farki anlayabiliyor. Bu trenler cok masrafli oldugu icin hatti uzatmayi dusunmuyorlarmis ve hizli tren yapacaklarmis.
Asya’da bulunmak cok guzel bir his. Avrupa’nin donuklugundan, statikliginden cok farkli bir ortami var. Surekli gelisen degisen bir yuzu vardi benim ziyaret ettigim yerlerin. Calisan nufus genelde 25-35 yaslar arasinda degisen genclerden olusuyordu. Bu da yine benim alisik oldugum calisma ortamlarindan cok farkli. Insan dunyanin boyle farkli bir noktasinda insanlarin hirsla ve ozveriyle ulkelerini kalkindirmak icin calistigini gorunce cok seviniyor, onlar adina gurur duyuyor. Ozellikle Cinliler bu seneki en buyuk resmi tatillerini cok buyuk coskuyla kutlamislar. Her kimle konustuysa ulkenin daha iyiye gittigini ve bu gelismenin normal insanlarin gunluk yasam kalitesini de pozitif yonde degistirdigini soyluyorlardi. Evet bazi temel hak ve ozgurlukler konusunda Cin’in daha almasi gereken yol var fakat benim inancim Cin ve halki ekonomik anlamda gelisme gosterdikce diger alanlarda da haklarini isteyecek ve alacaktir. Bunun ilk pariltilari su anda bile gorulebiliyor. Bazi konularda (mesela kirlilik, ev fiyatlarinin yuksekligi vs.) acik acik elestiri yapabilmek ve hukumeti goreve cagirabilmek tolere ediliyor. Hukumet demisken Cinlilerin belki de yonetim sistemlerinden kaynaklanan bir sekilde her lafin icine bir hukumet sokma, her seyi devletten bekleme gibi bir konusma bicimleri var. Mesela “Cin halki hukumete ev fiyatlari cok artti bazilari spekulasyon yapiyor diye sikayet etti, Cin hukumeti geleneksel Cin degerlerini kaybediyoruz diye dusunerek aileyi guclendirmek icin sunu yapti, Cin hukumeti suraya kopru yapilirsa iyi olur dedi” gibi ornekleri sayisi miktarda cogaltmak mumkun. Bu da herhalde merkezi idarenin cok kuvvetli ve hayatin her alaninda soz sahibi olmasindan kaynaklaniyor. 10 gunluk is gezisi sonucunda bu konuda cok derin analizler yapmak amacinda degilim fakat benim bile bu konu dikkatimi epey cekti.
Son olarak kisa bir tarihi bilgi vererek bitirmek istiyor. Hong Kong’un en onemli yerleri Hong Kong adasi ve Kowloon denilen kisim. Buralari afyon savaslari sonucunda Ingilizler kalici olarak elde etmisler. Daha sonra New territories denilen kismi 99 yilligina Cinlilerden kiralamislar. Iste aslinda yanlis bilinen bir gercek Hong Kong’un tamami Cinlilerden kiralanmamis. 1987 yilinda Cin ve Ingiliz hukumetleri tum Hong Kong’un Cin idaresine girmesini saglayan fakat el degistirmeden sonra 50 yil boyunca yasalarda temel bir degisiklige gidilmemesini garanti eden anlasmaya varmislar. Bu anlasmaninin sonucunda 1997 yilinda Hong Kong tamamen Cin’e devredildi. Aslinda Hong Kong adasi ve Kowloon hala Ingiliz idaresinde kalabilirdi ama butun temel ihtiyaclarini Cin’den gideren bu yerlesim birimlerinde eger Cin zorluk cikarirsa hayat epey zor olabilirdi. Iste bu sebepten Margaret Thatcher’in bazi garantiler alarak butun Hong Kong’u Cin’e terkettigi zannediliyor. 1990 yilinda Hong Kong’un kisi basina geliri Ingiltereyi gecti. Boylece tarihte ilk defa bir somurge (ya da koloni), kendisini somuren (ya da kolonilestiren) ulkeden daha zengin hale gelmis oldu.
Boylece Asya serisinin de sonuna gelmis olduk.

Sunday, November 1, 2009

Asya 2/3

*Nanjing Road (Nanjing Lu)
*Huangyan havalimani - Yolculuk nereye?


Asya 2
Hong Kong’a gelmeden once internette bazi sokaklardaki agir sarimsak kokusu ile ilgili yazilanlara icten ice alayci yaklasmistim. O satirlari yazan kisilerin pek yeni seylere acik olmadigini dusunmustum. Taa ki meshur sokaklarin 100 metre yakinina gelene kadar. ACikcasi, benim diyen kisinin o kokuyu en azindan ilk bir kac gun “normal” olarak algilamasi mumkun degil. Tarifi mumkun olmayan keskin bir koku. Yaziyla nasil tarif edilir bilmiyorum ama insanin mutlaka bir kere kendi basina tecrube etmesi gereken bir koku. Tek kelimeyle inanilmazdi.
Yine Hong Kong’la devam edecek olursam sokak tabelalarinda yine Ingilizce ve Cince yaziyor fakat fark cok buyuk. Oncelikle Hong Kong’da Ingilizce Cinceden once geliyor ve hemen hemen her seferinde cok dogru bir Ingilizceyle yazilmis. Malesef Cin’de boyle bir seyden bahsetmek mumkun degil. Bazen tabelalarda sacma sapan bazen de dogrudan cevirmelerin yapildigi bir cok yanlis tabela var Cinin buyuk sehirlerinde. Ingilizce bilen birisinin hemen mudahale etmek isteyecegi turden rahatsiz edici yanlislar bunlar. Bu konuya biraz daha detayli girecegim biraz sonra. Bahsettigim Cinliler bunun Ingilizce degil Cingilizce (Chinese English) oldugunu soylediler. Hong Kong’da diger inanilmaz sey de tabelalarin renklerinin, sekillerinin tipatip Ingilteredekiyle ayni olmasi. Yani sanki birisi Ingilterenin herhangi bir sehrinden sokup bu tabelalari buraya dikmis gibi duruyor.
Hong Kong’un bazi ozellikleri bilim kurgu filimlerinden firlamis gibi. Mesela domuz gribi salginina karsi surekli heryerde uyarilar var ve uyarinin yanisira sehrin cesitli yerlerine, metrolara, alisveris merkezlerine falan anti bakteriyel dezenfektanlar yerlestirilmis. Elinizi yaklastirinca otomatik olarak bir kac damla dezenfektan madde birakiyor onunla kuru olarak el temizlemek mumkun. Ayrica metroda surekli eger kendinizi hasta hissediyorsaniz evde kalin insan icine cikmayin anonslari yapiliyor. Sokakta bazi insanlar maskelerle dolasiyor. Neden bilmiyorum ama bana bir bilim kurgu filmi havasi verdi butun bunlar. Bir de bu maske isini cok merak ediyorum, gercekten bir ise yariyor mu diye.
Hong Kong’da yillarin geyigi olan bir konuyu acikliga kavusturmus oluyorum. Oncelikle bu geyigini dunyada sadece iki sehir icin (Hong Kong ve Singapur) yapildigini soylemekte fayda var. Nedir bu geyik derseniz “abi Hong Kong’da temizlige o kadar onem veriliyormus ki yere tukurmek 1500 dolarmis, cop atmak 5000 dolarmis.” Simdi kesin rakamin cok onemi yok, onemli olan mesaj oncelikle mutlaka Hong Kong veya Singapur olacak. Daha sonra cezanin bin dolar mertebesinde bir sey oldugu soylenecek ve insanlar oha ne bicim bisey bir cop atiyorsun yere bilmem kac maaslik ceza kesiyorlar adama zira binlerce dolardan bahsediliyor burda hissiyati yaratip sasirtmak. Benim ozellikle cocuklugumda cok donerdi bu geyik. Evet gercekten de Hong Kong’da temizlige “sozde” cok onem veriliyor ve sokaklarda insanlari cezalara karsi uyaran tabelalar fazlasiyla mevcut. Mesela ben sokakta sokaga cop atmanin cezasi 1500$’a kadar cikabilir tabelasini epey fazla gordum. Tabi Hong Kong’da Hong Kong dolari kullanildigi ve sehir icinde $ olarak ifade edildigini dusunursek insan bir anda nerde oldugunu da unutursa ceza gercekten 1500 Amerikan dolariymis (yaklasik 2250 TL) gibi algilanabilir. Fakat aslinda bu ceza Hong Kong dolari olarak ve yaklasik 360 TL’ye denk geliyor. Evet yine fazla bir ceza fakat acikcasi eger polisin gozunun icine baka baka yere cop atmiyorsaniz cok yakinen takip edildigini ve SIKICA uygulandigini zannetmiyorum. Zira ben yere cop atan Hong Kong’lu da gordum, pislik icinde sokaklar da. Fakat genel olarak Hong Kong temiz ve guzel bir yer denebilir.
Daha once Cingilizce tabela konusuna detayli girecegimi bahsetmistim. En buyuk sorun Cinlilerin herseyi tercume etmesi oluyor. Mesela Sangay’in en meshur caddesinin adi Nanjing Yolu(caddesi). Simdi yolun Cincesi anladigim kadarila LU ve Cince’de buna Nanjing Lu deniyor. Tabi bu Cin alfabesinde yazildigi icin benim gibi cahillerin anlama imkani yok. Neyseki altinda Latin harfleriyle yazilmis Ingilizce versiyonu var. Orda da soyle diyor “Nanjing Road – hatta Nanjing Road West veya East”. Yola Ingilizcesi olan road kelimesi yazilmis ne var bunda diye dusunebilir insan. Fakat bu road kelimesi Ingilizce bilmeye Cinliler icin (ornegin taksi soforleri) hic birsey ifade etmiyor. Siz istediginiz kadar Nanjing Road Nanjing Road diye yirtinin adam sehrin en buyuk caddesi olmasina ragmen anlamiyor. O anda kimbilir belki de 200-300 km uzakta bulunan Nanjing sehrine gitmeye calistiginizi umut ediyor bile olabilir icinden. Buna Hong Kong’da soyle bir cozum getirmisler Ingilizce olarak direk okunusunu yaziyorlar. Yani road falan diye kasmiyorlar. Nanjing Lu diyorlar. Iletisim super kolay oluyor. Tabi lu isin kolay kismi. Bunun havalimani var, marketi var, merkezi var vesaire. Mesela Zhejiang Wholesale trade market, Discounted electronics center gibi Ingilizce isimlerle hedefe ulasma sansi sifira cok yakin. Bir de elinde Latin alfabesinde adresle yer aramak var onu da kisaca soyle aciklayayim. Diyelim ki bir otele, sirkete, eve gideceksiniz adresi almissiniz Wuhai road 345, Puxi, Shanghai. Taksiye binip taksi soforune gosterdiniz ve adamin anlamasini bekliyorsunuz. Soyle dusunun Istanbul Havalimanina inen bir Cinlinin elinde Cince yazilmis bir Istanbul adresiyle yol bulma imkani nedir? Biryandan da anlasilmayi bekler bir tavirla “Ortamektep lu, ortamektep lu” falan diyor. Iste Cin’de Latin alfabesiyle yazilmis bir adresle yol bulmak buna cok benziyor. O yuzden her yerin mutlaka Cin alfabesinde yazilmis adresini almak kesin gerekiyor. Bu arada Hong Kong’da toplu tasima cok gelismis oldugu icin sadece bir kere taksiye bindim belki orda gerekmiyordur.
Laf ulasimdan acilmisken, Cin’de araba kullanma aliskanliklari hic fena degil hatta yer yer Turkiye’den daha ileride oldugu soylenebilir. Fakat korna konusunda epey iddiali olduklarini soyleyebilirim. Korna cok populer bir arac ve bazen oyle siddetli bir bicimde korna caliyorlarki Turkiye’de bu sekilde korna calindiktan sonra calan adami cekip vurmasak bile en azindan bir yumruk yumruga kavgaya girmemiz veya okkali bir kufur savurmamiz gerekir. Ama Asyalilar gayet sakin karsiliyorlar bunu sanki onlara hic korna calinmamis gibi hic ustlerine alinmiyorlar hayatlarina ayni sekilde devam ediyorlar.
Cin ve Hong Kong’da otellerin hemen hepsinde Avrupadakilerden farkli olarak mutlaka su kaynatmak icin kettle, kahve, cay ve iki sise icme suyu bulunuyor. Bunlar oda ucretine dahil, eger o gece tuketilirse ertesi gun yerine yenileri koyuluyor. Servisi daha ileri goturmus bazilarinda taze meyve, hazir noodle falan gibi ekstralar da mevcut. Benzer hizmeti Ingilter ve Amerika’daki otellerde de gormustum. Kaynagi Anglo Sakson bir adet olabilir.
Hong Kong’da her sokakta bir 7 eleven bulunuyor. Bu her sokakta bulunuyor lafi bir abarti degil ozellikle Kowloon denilen bolge icin gercek. Bunlar cok kucuk magazalar ve 24 saat aciklar. Insan ufak tefek seyleri alabiliyor bu magazalardan. Bizdeki kuruyemiscilere benziyorlar. Hani nereye giderseniz gidin mutlaka bir kuruyemissci vardir ya tipki ona benziyor.

Ayrica Avrupa’da sadece iyi otellerde bulunan diger aksesuarlarin da hepsi mevcut ve istisnasiz butun otellerde su listedeki aksesuarlar ayni isimle mevcut; shower cap (dus bonesi), vanity kit (icinde kulak temizleme cubugu ve tirnak torpusu olan bir kutu), shaving kit (tras bicagi ve kremi), dental kit (mini dis fircasi ve macunu). Bazi otellerde ayrica satilan prezervatif, havlu gibi seyler de vardi. Hatti otellerden bir tanesi somyadan, bornoza, kullukten, dus perdesine kadar otel odasinda bulunan hemen herseyin satin alinabilecegini bildiren bir fiyat listesini koymustu.
Cin’e giris cikislarda su siralar domuz gribi salgini oldugu icin Turkiye’ye giristekine cok benzeyen bir saglik deklarasyon formu dolduruluyor. Bu formda grip semptomlari gosterip gostermediginize dahil sorular var. Eger grip semptomlarindan birisini gosteriyorsaniz karantina altina alinma ihtimaliniz var. Ozellikle Sangay havalimaninda vucut isisini olcen kameralarin onunden geciliyor. Fakat Dalian’dan Cin’e girerken benzer bir seyle karsilasmadim. Insan bu kontroller yuzunden biraz paranoyan oluyor. Oksurecegi, burnunu sumkurecegi varsa ucakta havalimaninda falan hasta zannedilmesin diye kendini kasmaya basliyor. Acikcasi bana biraz oldu. Simdi buralarda karantina altina alinmadan sag salim Avrupa’ya donmeyi umut ediyorum.