Thursday, August 30, 2007

Baba olmak

Cocuk sahibi olanlarin cocuklarina olan duskunlukleriyle ilgili yazmak istiyorum bu sefer. Bundan tam 10 ay once kizim Asya dogdu ve beni baba olma mutluluguyla tanistirdi. Daha once cocuklu insalarda gordugum bircok seye de kendimde sahit olma firsatini yakaliyorum her gecen gun. Bugun bahsetmek istedigim bunlarin en carpicilarindan birisi olan odaklanma ile ilgili. Eger ortamda yasi 10-11 den kucuk bir cocuk varsa ana babasinin gozu ve dikkati buyuk oranda cocugun uzerinde oluyor. Acaba dustu mu, atladi mi, birseyi agzina goturup yutmak uzere mi? gibi kaygilarla sizi ziyarete gelen kimseye veya misafir gittiginiz evde olanlari soyle bir can kulagiyla dinleyip gozlerinin icine bakarak konusamiyorsunuz. Cogu zaman “sen anlat, kulagim” sende havasi icinde olan insan, karsisindakinin sozunu de surekli keserek ”ay yapma cocugum, bak atti kendini, altini mi kirlettin sen?” gibi obeklerle diyaloga tuz biber ekiyor.

Kendimizi kandirmaya gerek yok, karsi taraftaki kisi icin oldukca can sikan bir durum bu. Hele karsi taraf cocuksuz bir kisiyse ustune bir de anlasilamaz olmak ekleniyor. Malesef bunun cozumu yok. Anne baba olmanin paketiyle beraber gelen ve icinize kurulan bir hissiyat bu. Belki de sirf bu yuzden cocuklu aileler cocuklu ailelerle daha kolay iletisim kurabiliyorlar.

Monday, August 6, 2007

Ilber Ortayli okumak zor!

Turk toplumu olarak okumayan bir toplum oldugumuzu biliyoruz. Yer yer kullanilarak tamamen tuketilmis bu geyikten bir konu acmak amacinda degilim fakat uzun zamandir bunun sebeplerinden birisini cok guzel ifade eden bir sey okudum onu paylasmak istiyorum. Ilber Ortayli roportajlarindan derlenen ve son zamanlarda Timas yayinlarindan cikan “Tarih’in sinirlarina yolculuk” isimli kitapta Ilber Hoca ozetle, Turk insani boyle elime kitabimi alayim, koseme cekileyim de onu okuyayim diye dusunen Batili insandan farklidir. Turkler bir arada yasamayi, muhabbet etmeyi, konusmayi, dusunceleri konusarak paylasmasi tercih ederler ben de konusmaya basladiktan sonar tanindim, kitaplarim daha sonra okunmaya basladi gibi bir seyler soyluyordu. Toplum olarak, asagilamadan, ya da yuceltmeden objektif olarak ne guzel analiz etmis Ilber Hoca bizi.

Ilber Ortayli okumak birazcik kendisinden haberi olan bir kisi icin cok aci bir deneyim aslinda. Bunu daha iyi aciklamaya calisayim. Ilber Ortayli’yi okurken insanin aklindan ayni anda bir suru carpici dusunce geciyor. Bunlardan birincisi, Hoca ne kadar cok sey biliyor ve ne kadar da cok seyi hafizasinda tutabiliyor. Zaten iyi bir tarihci olmayi iyi bir hafizaya bagliyor hoca. Iyi bir hafiza daha benim en basinda sinifta kaldigim bir olay. Ondan sonra Hoca tarihte adi duyulduk ve duyulmadik bir cok olay, kisi ve yer hakkinda gercekten entellektuel merak uyandiracak bir suru sey anlatiyor. Insanda ayni anda Habsburg Imparatorlugu, Balkan savasi, Napolyon, Rusya’nin Kirim politikasi, Hindistandaki Islam hakimiyeti, Osmanli Imparatorlugunda ailenin yeri gibi uzayip giden bir liste icerisinde bilgi bombardimanina tutulma ihtiyaci hissi ortaya cikariyor. Bunlarin arasinda en carpici olanlardan bir tanesi de anlatirken kullandigi uslubun etkisine de siginarak ”Ooo ben daha neler biliyorum da size ancak bu kisitli zamanda cok az bir kuplesini anlatiyorum” duygusu yasatmasi. Butun bunlardan oturu Ilber Hoca’yi okumak az da olsa murekkep yalamis Turk insanlari icin cok zorlayici bir deneyim.

Wednesday, August 1, 2007

Bir makas sahibi oldum!



Ofis ortami ne garip insan en kucuk seylerden mutluluk duymasini biliyor. Bundan bir ay once, calistigim sirkette acik kirtasiye dolabi uygulamasi (bunu ingilizceden cevirdim biraz garip oldu farkindayim) basladi. Daha once sekreterlerin odalarinda bulunan ve dilenir gibi istenen ofis malzemeleri artik koridorda surekli acik bir dolabin icinde bulunuyor. Haftada bir de dolabin icindekile eksikler tamamlaniyor. Ben de bu furyadan istifade ederek kendime bir makasla seloteyp aldim. 3,5 seneden sonra makas sahibi oldum cok sevindim. Anlamli anlamsiz kagit kesip yapistirmaya basladim sevinc ifademi gostermek adina. Buna benzer bir duyguyu bundan yillar once bu firmadaki ilk gunlerimde bir tel zimba sahibi oldugumda yasamistim. Oysa bu cok basit ofis malzemelerini paraya kiyip almak lazim bu kadar lazimsa fakat insan ofis icin bir atac almayi bile dusunmuyor. Isim icin gerekli bana alsinlar versinler diye dusunuyor.