Wednesday, October 31, 2007

Etrafi dusmanlarla cevrili bir garip ulke: Cin!


Cinli mesai arkadasiyla yaptigimiz uzun bir seyahat sonucunda cok carpici gercekleri ogrenmeyi basardim. Konu nasil bir anda politikaya veya Cin'in hizla silahlanmasina ve onumuzdeki bes sene icinde bir ucak gemisi yapmak gibi bir niyeti olduguna geldi bilmiyorum. Belki yaklasik 9 saat suren yolculugun sonlarina dogru konusulacak konu eksikliginin bunda buyuk bir rolu oldu denebilir. Sonucta Cinli mesai arkadasim beni Cin'in dort bir tarafinin dusmanlarla cevrili olduguna ve bu yuzden hizla silahlanmasi, kendini korumasi gerektigine inandirmayi basardi. Mesela en bariz dusman Japonya. Bu ulke Cin'i daha bundan 50 sene once isgal etmeye calismisti ve firsat verildiginde bunu tekrar yapmaya hazirdi. Gerci Japonya 2.Dunya Savasini kaybedenler arasinda oldugu icin hafif bir ordu disinda ordu bulundurmasi yasakti ama olsun, ellerinde son derece modern bir orduyu en kisa zamanda meyadana getirebilecek kadar teknolojo var. Daha sonra kuzeyde Rusya, ozellikle sinir bolgelerinde Cin uzerinde toprak talebi olabilecek bir ulke. Azili dusmanlardan Hindistan'i unutmamak gerekir, hele Cengiz Han'in torunlari olan Mogolistan. Iste bu azili potansiyel dusmanlara karsi Cin'in bir ordu bulundurmasi ve kendini bir an once savunmaya gecmesi sartmis, yoksa bir isgalden kurtulmasi kacinilmazmis. Bu arkadas ayrica ABD'nin, Cin'in birlik ve beraberligi konusunda hain planlari olduguna, onlari karisikliklarla kontrol altinda tutmaya calistiklarini dusunuyordu. Ayrica yine ABD, Cin'in ekonomik gelismesini yavaslatmak ve engellemek adina Hindistan'a acik ve kapali destek vermeyi surduruyordu.


Isin enteresan yani bu seyahatten iki gun sonra Hintli baska bir kisiyle daha kisa bir seyahat yapma firsatim oldu. Duyduklarim uc asagi bes yukari ayni seylerdi. Hindistan'in etrafi dusmanlarla cevrili, bir tarafta Cin, diger tarafta Pakistan. Ayrica ABD Hindistan gelismesin diye surekli Cin'i destekliyor ve onlarin ekonomik gelismesine yonelik yatirimlar yapiyor.


Benzer korkularin bizim de komsularimiza karsi besledigimiz dusunulurse, acaba 21.yy bilgi cagi degil korku cagi mi olacak diye merak ediyorum.

Thursday, October 18, 2007

Hangi Paris?

Fuar icin Paris'te bulundugum bir gun boyunca butun Paris ve Paris'lilere olan onyargimi degistirebilecek seyler oldu. Simdilerde bendeniz nacizane uc bes Fransizca kelimeyi bir araya getirebilecek seviyeye gelmis durumdayim. Dort senedir Belcika'da bulunmanin ve kurslara devam etmeye calismanin bir meyvesi bu. Neyse iste ne zaman agzimi acip bir Fransizca soru yoneltsem, artik karsidakinin bu can cekisiyor gibi Fransizca konusan adama katlanmaktansa yillarin onyargisini yikar Ingilizce konusan Paris'li olurum daha iyi demesinden midir bilinmez, herkes bana Ingilizce cevap verdi. Ustelik bir kac tanesinin uzerine gidip Fransizca konusmaya devam ettim ve benim Fransizca karsimdaki Fransizin Ingilizce konustugu komik bir durum ortaya cikti ama kimseyi yildiramadim. Sonunda kendim yildim ve Ingilizce'yi surdurdum. Yol sordugum insanlar son derece kibar ve sabirli sekilde tarif ettiler, metro biletimin yanlis oldugunu ve 4 bolge icin gecerli bilet almam gerektigini metro bileti satan bayan tane tane ve guler yuzle anlatti. Ornekleri devam ettirmek mumkun. KFC'de kahve makinasina para atip kahve alacakken arkalardan gorevli "no no no" diyerek kosup gelip bana once bardak koymam gerektigini yoksa kahvenin bosa akacagini kibar bir sekilde anlatti. Daha sonra kagit bardaklardan son kalanin agzinin pis olduguna karar verip onu cope atti, iceri gidip yenisini getirdi. Bu arada benden ozur falan diledi.

Gercekten her zamankilerden cok farkli bir Paris gunu gecirdim. Herhalde Paris'lilere bu mevsim degisiklikleri pek yaramadi.

Saturday, October 6, 2007

Supermarketler ve kasiyerleri

Bugun, bir haftalik alisverisimi yaptiktan sonra supermarket kasasinda kuyruga girmistim. Cumartesi telasi icinde onumdeki, arkamdaki ve yanimdaki kisilerin alisveris arabalarina kacamak bakislar atarak ne aldiklarina bakip, analizler yapmaya calistigimi farkettim. Bunu biraz istemeden yapiyor insan. Mesela onunuzdeki kisi biraz kiloluysa ve surekli sekerleme, dondurulmus pizza gibi sagliksiz olarak bilinen gidalari kasiyerin onune koyuyorsa o kilolari besleyen kaynagi tahmin etmek zor olmuyor. Ayni sekilde sadece "bio" urunleri alan insanlarin da bu "bio" aldatmacasina kendilerini ne kadar da kaptirdiklarini dusunuyordum ister istemez.

Fakat butun bu dusuncelerin ve kacamak supermarket analizlerinin arasinda cok daha ilginc bir seyi farkettim. Turkiye'de ilk hipermarketin acilmasindan bugune gecen onca sene icerisinde yaptigim belki yuzlerce supermarket alisverisinde kasiyerlerin kayitsizligi bir tokat olup yuzume patladi. Ne almis olursam olayim o kasiyerin gozunde ne bir yargilama, ne bir sinsi biyik alti gulumsemesiyle, "aksama ne yemek yapmayi planladigini anladim ben senin" bakisi atmasi, ne de "yuh ulan ayni seyden bu kadar cok alinir mi" diye pesin hukumlu bir kani olusturma. Acaba bu hipermarket kasiyerleri boyle tepkisiz kalabilmek ve insanlarin alisverisleri hakkinda yorum yapmamak icin ozel bir egitimden mi geciyorlar, ya da daha korkuncu belki ben bunca senedir yaptigim onca alisverisin hic birisinde "farkedilen" olmayi basaramadim.