Peki olimpiyat oyunlari Cuma gunu seyretme firsati bulamadigimi ama muhtesem oldugunu tahmin ettigim bir acilis toreniyle basladi. Bu acilis torenlerinin her birisinde ev sahibi ulke daha oncekileri golgede birakacak bir acilis toreni yapmak icin her turlu imkani seferber ediyor ve sonucta basariyor ve ortaya insanlarin gunlerce konusacagi goruntuler cikiyor.
Benim bu seneki olimpiyat oyunlarinin su ana kadar disinda kalmamin sadece ozel sebepleri var yoksa aslinda olimpiyat dallarinin cogunu cok severek takip eder, hemen hicbirisini kacirmaz, kacirdiklariminda ozetlerini seyrederim demek istiyorum ama malesef bunlari diyemiyorum. Gozlemledigim kadariyla cok istisnai kisiler disinda bizler kuresel bir dalga halinde insalari saran bu olimpiyat coskusunun biraz disinda kaliyoruz. Evet bazi spor dallarinda (halter ve gures) cok iddialiyiz ve nerdeyse her zaman cokca madalya kazaniyoruz, hatta bir cok dalda dunya rekorlari da turk haltercilerinin elinde. Bu satirlar yazilirken ilk gumus madalyamizi bayanlar halter dalinda almistik bile. Fakat benim soylemek istedigim bir iki belli basli spor dalinin disinda bu buyuk spor organizasyonuna ilgi gostermememiz. Zaten Istanbul'un defalarca aday olmasina ragmen hicbir zaman olimpiyatlara ev sahibi sehir sifatini kazanamamasina sebep olarak da bizim toplum olarak spora karsi bu ilgisizligimiz gosteriliyor ve olimpiyat komitesinin tarihte hic ornegi gorulmedigi sekilde olimpiyata ev sahibi ulkeden ilgi gosterilmemesi ve salonlari, stadyumlarin bos kalmasi olasiligindan sozediliyor.
Fevri tepki verip aslinda Turk insaninin bisiklet, yelken, triatlon, jimnastik gibi spor dallarina ne kadar da ilgili oldugu, salonlarin dolup tastigi konusunda beni ikna etmeye hazir bir cok kisi olduguna eminim fakat durumun gercekte boyle olmadigini biliyorum.
Belcika'li is arkadaslarim bana Turkiye'de bisiklet sporu (izleme) yaygin mi diye sormuslardi. Ben de hayir biz de Tour de Paris (bisiklet turlarinin en buyugu) Istanbul'dan gececekmis deseler nerdeyse kimse kafasini cevirip bakmaz demekten cekindigim icin kendisine saygisi olan hic bir Turk erkegi o bisikletcilerin giydigi taytlari giymez o yuzden de bizde bisiklet sporu gelismedi gibisinden isi espriye vurmaya calistim.
Bugunlerde bu olimpiyatlar katilan ekibin tarihteki en kalabalik Turk olimpiyat ekibi oldugu konusuluyor. Bu sevindirici, zira sporcular basarilar sagladikca ve rekabet icine girdikce, toplum olarak da bizler diger spor dallarina daha fazla ilgi gosterecegiz diye dusunuyorum.
Son olarak soz verdigim gibi bir aniyla bitiriyorum. Cocukken izledigimiz bir olimpiyatlar sirasinda GrekoRomen ve serbest gures seklinde iki cesit guresin olmasina bir anlam verememis ve "cok bilen" bir abiye sormustuk. Kendisi de cevap olarak eskinde Greko Romen diye bir gures olmadigini, Turkler serbest kulvarda butun madalyalari aldikca yabancilarin (yani herhalde butun dunyada gures federasyonu bulunan ulkelerin) agrina gitmis ve Turk yigitlerini bezdirecek kurallarla bezeli bir dal icat etmisler ve boylece sereflerini kurtarmislar. Iste boylece GrekoRomen guresini kaynagini da ogrendik.
Ne zaman ki cevaplari bu gibi hamasi hikayelerde degil de neden GrekoRomen'de daha basarisiz oldugumuzda ararsak ve cozum uretmeye gidersek hersey cok daha iyiye gidecek bence.
Sunday, August 10, 2008
Subscribe to:
Posts (Atom)